28 Nisan 2011 Perşembe

Photo&Digital Fuarı’ndan Kısaca…

Fotoğraf ve Dijital Görüntüleme Teknolojileri Fuarı olan Photo&Digital, 14-17 Nisan 2011 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Pek çok ürün başlığı altında onlarca firmanın katıldığı fuarın basın sponsoru Photo Digital ve Fotoğraf Dergisi olarak biz de yer aldık.
Ülkemizde iki yılda bir düzenlenen Photo&Digital Fotoğraf Fuarı’nda dijital fotoğraf makineleri, objektifler, dijital arkalıklar, tripodlar, fotoğraf çantaları, stüdyo ekipmanları, baskı cihazları, albümler, çerçeveler, ışık ve aydınlatma sistemleri gibi daha pek çok ürün başlığı altında onlarca farklı marka ve model yer aldı
Fuarın ilk girişinde bizleri karşılayan fotoğraf firmaları Nikon, Canon, Fujifilm ve Kodak oldu. Olympus ve Leica’da yine fuarda yer alan firmalar. Sony ve Panasonic ise fuara distribütörlerinin standında katılmayı uygun bulmuştu.
İki büyük dijital arkalık (back) firması olan Phase One ve Sinar, fuara en yeni modelleri ile katıldı. Ziyaretçiler bu iki firmanın standında uzmanlardan detaylı bilgiler alıp, çekim yapma şansı yakaladılar.
Ziyaretçilerin çekim yapma ve ürünleri deneme imkanı bulduğu yerlerden biri de paraflaş ürünlerinin olduğu stantlar oldu. Fuarın pek çok yerine dağılmış paraflaş ürünleri arasında Profoto, Hensel, Multiblitz, Elinchrom, Balcar, Bowens ve Fomex markalarını sayabiliriz.
DSLR fotoğraf makinelerinin kullanımı artıkça ürün yelpazelerini genişletmeye çalışan objektif üreticilerinden Sigma, Tamron ve Tokina’nın yeni ürünleri fotoğraf severler tarafından ilgiyle incelendi.
Bu seneki fuarın en ilgi çeken bölümlerinden bir diğeri baskı ekipmanları oldu. Dijital fotoğraf makinelerinin hayatımıza girmesiyle ilk başlarda hızla azalan fotoğraf baskı sayısı şimdilerde yeni trendlerle tekrar yükselişe geçti. Fuarda özellikle büyük boy baskı teknolojileri konusunda Epson , HP ve Canon’un pek çok uygulaması ve canlı test imkanları ile baskı teknolojisinin ulaştığı son nokta fotoğraf severlerle paylaşıldı.
Fotoğraf ve güzel sanatlardan diğer pek çok alandaki uygulamaya kadar geniş bir yelpazede çözüm sunan geniş format yazıcıların yeni modelleri dayanıklılık, yüksek hız, doğru renk kalitesi ve düşük baskı maliyetleri gibi avantajlara sahip.
Tabi fuarda sadece geniş format yazıcılar yoktu. Fotoğraf severlerin evlerinde rahatlıkla kullanabileceği uygun fiyatlı yazıcı modellerinin yanında özellikle küçük stüdyolar ve baskı merkezleri için tasarlanan termal yazıcı modelleri de tanıtıldı. Yeni kiosk sistemleri ve foto kitap hazırlayabilen gelişmiş baskı cihazları bu işin ticaretini yapan ziyaretçiler tarafından ilgiyle izlendi.
Fuarda hemen herkesin ilgi gösterdiği bir diğer ürün grubu ise aksesuarlardı. Amatör ve profesyonel fotoğrafçılar için sergilenen yüzlerce farklı aksesuar görülmeye değerdi diye düşünüyorum. Özellikle basit aydınlatma çözümleri, tripodlar, ışık çadırları, fotoğraf çantaları, yansıtıcı ve yumuşatıcılar gibi onlarca farklı ürün grubu yer aldı.
Fuarın metrekare olarak olmasa da firma sayısı olarak en az yarıya yakınını oluşturan albüm ve çerçeve firmaları bu işi yapanlar tarafından en sık ziyaret edilen bölümlerden biri oldu. Fuarı gezen amatör fotoğrafçılar, albümcülerin çokluğundan biraz şikayet etse de bu işi yapan ve özellikle Anadolu’dan gelen ziyaretçiler işbirliklerinden oldukça memnundu. Sonuçta ülkemizde iki senede bir yapılabilen böyle bir fuarda sadece amatörleri ya da sadece profesyonelleri memnun etmek pek mümkün görünmüyor.
Fuarda sektörümüzü temsil eden çoğu firmaları öyle ya da böyle görmek mümkün oldu. Peki, kimler yoktu derseniz, şimdi size tek tek firmaları saymam zor. Ancak fuarı gezen ziyaretçilerin “Samsung yok mu?” dediğini duydum. Bir iki kişinin ise direkt bana sorduğu, “Apple ve Adobe neden yok?” sorusunun cevabını ne yazık ki ben de bilemiyorum.
Hatta Apple ve Adobe’yi görürseniz bana da haber verin!

15 Nisan 2011 Cuma

Eğitimini aldığınız mesleği mi yapıyorsunuz?

Bazı insanlara ne iş yaptığını sorduğunuzda belirgin bir cevap alabilirsiniz, “doktorum, eczacıyım, grafikerim” gibi… Kimilerinin cevapları ise daha anlaşılmaz olabilir. Biri size “esnafım ya da serbest meslek sahibiyim” dediğinde kafanızda net bir iş şekli belirmez. Hatta bazen yaptığı işi saklamak için bile insanların bu tür tanımları kullandıklarını duymuşsunuzdur. Esasında ülkemiz eğitimini aldığımız işleri ne yazık ki tam anlamıyla yap(a)madığımız bir yer. Çünkü bazı üniversitelerin sadece diploma vermek için faaliyet gösterdiklerini ve öğrencileri birer müşteri gibi gördüklerini söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu arz talep ilişkisinde sanırım pek çok aile gayet memnun. En azından “çocuğumun nereye gittiğini biliyorum” diye düşünüyorlardır kim bilir.

Geçtiğimiz günlerde üniversite sınavı yapıldı. Neredeyse her sene değişen sistemsel sorunlardan dolayı öğrencilerin çektiği büyük sıkıntıyı gözlemliyorum. Milyonlarca kişinin yarıştığı bu sınavda gerçekten çok az kişi severek ve isteyerek seçtiği bölümlerde okuma şansını yakalıyor. Okuma şansını yakalayanların ise, üniversite bittikten sonra aynı şansı iş bulma ve eğitimini aldığı konuda çalışmak için değerlendiremedikleri birçok araştırma sonucunda ortaya çıkıyor.
Yenibiris.com internet sitesi de bu konuda bir araştırma yaptırmış. Araştırmaya göre katılımcıların yarıdan fazlası (yüzde 54), eğitimini aldığı meslekte çalışmıyor. Bu araştırma Türkiye temsili 14 şehirde (İstanbul, Tekirdağ, Bursa, Kocaeli, İzmir, Aydın, Ankara, Kayseri, Antalya, Adana, Samsun, Trabzon, Erzurum, Gaziantep) AB, C1 ve C2 SES gruplarından 18-44 yaş arası toplam 1232 kişiyle yapılmış.
Çalışmada erkeklerin yüzde 56’sı, kadınların ise yüzde 51’i eğitimini aldıkları meslekte çalışmadıklarını söylüyor. Bu kişilere işlerinden memnun olup olmadıkları sorulduğunda, yüzde 76’sının kararsız ya da memnuniyetsiz olduğu, memnun olduğunu söyleyenlerin ise yüzde 24’te kaldığı görülüyor. Erkekler işlerinden daha çok memnun değilken, kadınların daha memnun olduğu da ortaya çıkıyor. Eğitimini aldıkları meslekte çalışanların oranı ise yüzde 46. 2008 yılında yapılan araştırmada elde edilen oran olan yüzde 44’le karşılaştırıldığında eğitimini aldığı meslekte çalışma oranının çok değişmediği görülüyor.

Bu araştırma sonuçlarını incelerken ve hazır seçimler yaklaşıyorken politikacılar aklıma takıldı. “Politikacılar ne iş yapar?” diye bakındım, daha önceki seçimleri inceledim. Hukukçular, öğretim üyeleri, doktorlar, mühendisler, gazeteciler, mimarlar, diplomatlar, memurlar, emekli subaylar ve daha pek çok meslek kolundan milletvekilleri var. Bunların dışında işadamları, yöneticiler, bürokratlar ve sporcularda var tabi. Yani işsiz güçsüz, mesleksiz pek kimse yok gibi. Bunları yazarken neredeyse birkaç yılda bir tekrarlanan bir araştırma daha aklıma geldi. En çok hangi meslek grubuna güvenirsiniz diye… 20 meslek tanımı yapılmış. En çok güvenilenleri tahmin edersiniz, ben size son sırayı söyleyeyim. Ama yok, onu zaten tahmin ettiniz bile!