Bir süredir üç boyutlu teknolojinin hayatımıza getirdiği yenilikleri ve bir dizi yeni ürünü biraz temkinli, dikkatli, ama heyecanlı bir şekilde takip ediyoruz. Şu anda 3D televizyonlar, Blu-Ray oynatıcılar ve özel gözlükler pek çok yerde karşımıza çıkanlar... Kısa bir süre sonra ise 3D oyunlar ve yine birbirinden ilginç aksesuarlar raflarda yerini alacak. Tüm bu yenilikleri övenler, hayatımıza getireceği artıları her fırsatta dile getirenler olduğu gibi, 3D furyasının pek tutmayacağını, çıkan ürünlerin bir süre sonra kullanılmaz hale geleceğini ve tüm bu teknolojiye harcanan paranın ölü bir yatırım olacağını söyleyenlerin sayısı da hiç az değil.
Bildiğiniz gibi insan gözü gerçek hayatta dünyayı 3D (3 Boyutlu) görür, yani cisimler arasındaki derinlik farkını algılayabilir. Buna karşı fotoğraf kartına basılan görüntüde bu derinliği algılamak gerçek hayattaki gibi mümkün değildir. Fotoğraf baskıları 2D (2 Boyutlu)’dir. Fotoğrafın keşfinin hemen sonrasında insanlar gözleri ile algıladıkları bu derinliği fotoğrafta da elde etmek istemiştir. İşte bu noktadan itibaren önceleri fotoğraf daha sonra da sinema filmlerinde elde edilmeye çalışılan şey, esasında sadece gözümüzle gördüğümüz bir görüntü elde etmeye çalışmaktır.
Stereo görüntünün tanımını ilk defa M.Ö. 280 yılında Euclid (Oklit) yapmıştır. 1584’de Leonardo da Vinci insan gözünün derinliği algılaması ile ilgili genişçe araştırmalar yapmış, bunun sonucunda sanatçının çizimlerinde, zamanındaki sanatçılara göre çok ileri seviyede gölgeleme doku alan derinliği, sonuç olarak da daha gerçekçi 3D gerçekçilik izlenmektedir.
Giovanni Battista della Porta 1600 yılında ilk defa Euclid’in açıklamalarından da yararlanarak insan gözünün nasıl 3D görebildiğinin mekaniğini açıkladı. Bu çalışmanın hemen ardından 1611 yılında Kepler’in “Dioptrice” yayınında, insan gözünün stereo görebilmesinin geniş teorik açıklaması yayınlandı.
1851 yılında İngiltere kraliçesi Victoria’nın Londra’daki bir fuarı ziyareti esnasında izlediği 3D fotoğrafların yarattığı ilgi ardından 3D fotoğrafçılık varlıklı aileler arasında ve eğlence dünyasında çok popüler bir hale geldi. Sinema filminin icadına kadar da popülerliğini korudu.
İskoçyalı bilim adamı Sir David Brewsterin 1849 yılında icat ettiği Brewster Stereoskopu daha sonraki yıllarda yapılacak tüm stereoskoplar için zemin oluşturduğu gibi, stereo fotoğrafların seri halde üretilebilmesini de sağladı.
1939’da William Gruber, Kodak’ın yeni icat ettiği 35mm filmini kullanarak elde ettiği 3D görüntüyle View-Master firmasının doğuşuna sebep oldu. Bu ürün ilk defa 1940’li yıllarda piyasaya sürüldü ve her halde girmediği ev de kalmadı.
Bu tarihten sonra pek çok cihaz satışa sunuldu ve tabi sinema filmleri ilgi odağı oldu, geniş kitleler tarafından kabul gördü.
Günümüzde ise açıklanan son yeni ürün, dünyanın ilk 3D tüketici video kamerası oldu. Panasonic tarafından çıkarılan 3D kamera, geçtiğimiz haftalarda İsveç’in Stockholm kentinde düzenlenen Panasonic Dijital Görüntüleme Semineri’nde tanıtıldı. Bu yeni kamera ile artık isteyen herkes kolayca 3D videolar çekebilir, özel ve keyifli anlarını 3 boyutlu olarak kaydedebilir hale geldi. 3D ürünlerin ve özellikle 3D televizyonların yayılması için önemli bir ürün olan bu tüketici kamerası ülkemizde de Ekim ayı gibi satışa sunulacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder