Bu sıralar birilerine “işler nasıl?” diye sormaya çekiniyorum. Anlatmaya gerek yok, son birkaç aydır yaşadığımız sıkıntılar ortada. Kimsenin canını sıkmak istemiyorum. Ama işin iyi tarafı ise bilişim firmaları tarafında bu tablo pek de karamsar değil. Her gün gelen haberlerde bilişim firmaları tarafında gelirlerin arttığı ve operasyonların büyüdüğünü öğreniyoruz.
Yapılan araştırmalar ve raporlarda bilişim pazarının bu yıl ve önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de profesyonel hizmetler alanlarında 25. yılını dolduran Deloitte, “Elektronik Haberleşme ve Eğilimler 2011” raporunu yayınladı. Türkiye’deki ve dünyanın diğer yerlerindeki teknoloji, medya ve telekomünikasyon trendlerine ışık tutan rapor, bu alanlarda yapılan diğer araştırmalara da atıfta bulunarak önemli analizler ortaya koyuyor.
Elektronik Haberleşme ve Eğilimler 2011 raporuna göre bu yıl en yüksek büyümenin yaklaşık %15 ile Bilgi Teknolojileri donanım pazarında olması bekleniyor.
Rapora göre Türkiye’de Aralık 2010 itibariyle mobil abone sayısı 61.8 milyon, abone yaygınlığı %85 seviyesinde seyrediyor. Raporda, “Mobil yaygınlıkta AB ortalamasının %126, en yüksek değerin %156 ile Finlandiya ve Türkiye'ye en yakın değerin %94 ile Fransa olduğu düşünüldüğünde; özellikle belli yaş grubunun altı ve üstünde daha gelişme fırsatı olduğu açıkça görülmektedir. 2008 yılında 65.8 milyon aboneye karşılık %92 olan yaygınlık ile karşılaştırıldığında mobil numara taşına bilirliği ve sabit ödemeli (flate rate) tarifelerin etkisiyle oluşan konsolidasyonun 2010 yılında da sürdürdüğü anlaşılmaktadır, artık daha az sayıda kişi birden çok aboneliğe sahiptir. Bunun yanında 2010 yılsonu itibariye mobil işletmeciler arasında taşınan toplam 25 milyon numara, abonelerin mevcut işletmecilerine sadakatlerinin sorgulanmasını gerektirecek büyüklüktedir” deniliyor.
Rapora göre dünya üzerinde mobil yaygınlık %75'ler seviyesine ulaşarak belli bir yaşın altı ve üstü hariç tutulduğunda hemen hemen yeryüzünde yaşayan her insan mobil haberleşme sistemlerinden birinin kullanıcısı durumunda. İnternette ise dünya çapında yaygınlık %30'lara ulaştı ve yeryüzündeki her 3 kişiden biri internet kullanıcısı. Elektronik haberleşme pazarları tüm dünyada liberalleşiyor. Devlet tekelindeki işletmeler özelleştirilip alternatif işletmecilerin devreye girmesi ile rekabet artıyor, hizmetler çeşitleniyor ve fiyatlar hızla düşüyor. Elektronik haberleşme dünyasının her alanında bir değişim ve dönüşüm süreci gerçekleştiğini söyleyen raporda, “İçerik ve katma değerli hizmetler önem kazanmakta; geçmişte bir birinden ayrık olan Bilgi Teknolojileri, İletişim ve Yayıncılık hizmetleri tümleşik hale gelmektedir. İçinde bulunduğumuz yıllar bu sürecin başlangıç aşamasını oluşturmaktadır ve bu süreç giderek hızlanacaktır” deniliyor.
Önümüzdeki yılların en popüler konusu M2M
Rapora göre gelecekte M2M (Makineler arası iletişim) büyük popülerlik kazanacak. Raporda, “Ericsson tarafından yapılan değerlendirmelere göre 2020 yılına kadar cep telefonu, sabit telefon, bilgisayar, ev ve araba içi cihazları, müzik çalar, TV, elektronik kitap okuyucu ile endüstriyel makine ve algılayıcılardan oluşan 50 milyar kadar cihaz BT şebekeleri üzerinden iletişim halinde olacaklardır. M2M olarak da adlandırılan bu yeni alan insan sayısının 5-10 katına varan miktarlarda yeni kullanıcı sayısı yaratarak önümüzdeki yılların en popüler konusu olmaya adaydır” ifadelerine yer veriliyor.
24 Ağustos 2011 Çarşamba
9 Ağustos 2011 Salı
200 Sayı Oldu
Bilgisayar Gazetesi ekibine 1995 yılında, henüz 9. sayı çıktığında dahil olmuştum. O yıllarda internetin sadece adını haberlerde kullanabiliyorduk, cep telefonum yoktu, ama bir çağrı cihazım vardı. Önemli bir durum olduğunda çağrı geçilir, siz sonrasında ilgili kişiyi arayabilmek için bir telefon bulmak zorunda kalırdınız. Şimdi genç arkadaşlara sorsak, belki birçoğu çağrı cihazının adını bile duymamıştır. Ama yeri geldiğinde hayat kurtarırdı, hakkını yemeyelim.
Gazete için hazırladığımız haberleri, yazıları ilk başlarda sütun sütun kağıda basar, sayfa tasarımını cetvelle ölçerek yapardık. Yazılar aydıngere, fotoğraflar ise parça filme basılır, baskı öncesi montajı yapılırdı. Sonra bu iş süreci birden daha kolaylaştı. Sonraları ise her sayfanın 4 renk olan film çıktısı hali de ortadan kalktı. Hem matbaanın hem de grafiker arkadaşlarımın işi biraz daha kolaylaştı.
Basın bültenleri, toplantı davetleri faksla ya da posta yoluyla gelirdi. Masamın üstü faks kağıtlarından gözükmezdi gün sonunda… Posta ile gelen bir basın bülteni, şimdi düşününce ne ilginç geliyor değil mi?
Aynı gün 3-4 tane basın toplantısı olmazdı mesela. Basın toplantısı veya bir duyuru yapmak için geçerli sebepler aranırdı.
Ticaretin ve sadece para kazanmanın önemi bu kadar üst sıralarda değildi. Önce “satış” konuşulmazdı. Bilişim yayınlarına verilen önem çok daha fazla idi. Bunu, günümüzde geldiğimiz noktada kalan 3-5 tane bilişim yayınından da anlayabilirsiniz zaten. 1995 yılından beri bilişim sektörü içerisinde değişmeden, kapanmadan, satılmadan devam eden sadece 2 yayın kaldığını (ki bu yayınlardan biri biziz) söylesem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.
Kimse size “satış odaklı projeyle gelin” gibi tuhaf bir cümle kuramazdı. Yüzde bilmem kaç büyüdük, ciromuz şu kadar arttı haberi yaptırmak için kapınızı aşındıranlar, iş bilişim yayınlarının yaşaması için destek verilmesine geldiğinde “reklam bütçemiz yok” diye pişkin bir cevap veremezdi, vermezdi.
Birkaç gözlemimi aktarmak istedim, yazı uzadı. Neyse sırf şikayet edip, söyleniyor gibi gözükmek istemem. Bu özel bir sayı… Ne de olsa 200 sayıyı geride bıraktık, mutluyuz.
Bu başarıyı bugüne kadar bizi destekleyen firmalar, PR şirketleri, okuyucularımız ve yazarlarımız sayesinde gerçekleştirdik. Buradan herkese teşekkür etmek istiyorum.
Bugüne kadar bizimle çalışmış olan tüm arkadaşlara ve tabi ki her türlü zorluğa karşı özveriyle çalışan ekip arkadaşlarıma da kocaman teşekkürler…
* Bilgisayar Gazetesi'nin 200. sayısında "görüYORUM" adlı köşemde yayınlanmıştır.
Gazete için hazırladığımız haberleri, yazıları ilk başlarda sütun sütun kağıda basar, sayfa tasarımını cetvelle ölçerek yapardık. Yazılar aydıngere, fotoğraflar ise parça filme basılır, baskı öncesi montajı yapılırdı. Sonra bu iş süreci birden daha kolaylaştı. Sonraları ise her sayfanın 4 renk olan film çıktısı hali de ortadan kalktı. Hem matbaanın hem de grafiker arkadaşlarımın işi biraz daha kolaylaştı.
Basın bültenleri, toplantı davetleri faksla ya da posta yoluyla gelirdi. Masamın üstü faks kağıtlarından gözükmezdi gün sonunda… Posta ile gelen bir basın bülteni, şimdi düşününce ne ilginç geliyor değil mi?
Aynı gün 3-4 tane basın toplantısı olmazdı mesela. Basın toplantısı veya bir duyuru yapmak için geçerli sebepler aranırdı.
Ticaretin ve sadece para kazanmanın önemi bu kadar üst sıralarda değildi. Önce “satış” konuşulmazdı. Bilişim yayınlarına verilen önem çok daha fazla idi. Bunu, günümüzde geldiğimiz noktada kalan 3-5 tane bilişim yayınından da anlayabilirsiniz zaten. 1995 yılından beri bilişim sektörü içerisinde değişmeden, kapanmadan, satılmadan devam eden sadece 2 yayın kaldığını (ki bu yayınlardan biri biziz) söylesem ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.
Kimse size “satış odaklı projeyle gelin” gibi tuhaf bir cümle kuramazdı. Yüzde bilmem kaç büyüdük, ciromuz şu kadar arttı haberi yaptırmak için kapınızı aşındıranlar, iş bilişim yayınlarının yaşaması için destek verilmesine geldiğinde “reklam bütçemiz yok” diye pişkin bir cevap veremezdi, vermezdi.
Birkaç gözlemimi aktarmak istedim, yazı uzadı. Neyse sırf şikayet edip, söyleniyor gibi gözükmek istemem. Bu özel bir sayı… Ne de olsa 200 sayıyı geride bıraktık, mutluyuz.
Bu başarıyı bugüne kadar bizi destekleyen firmalar, PR şirketleri, okuyucularımız ve yazarlarımız sayesinde gerçekleştirdik. Buradan herkese teşekkür etmek istiyorum.
Bugüne kadar bizimle çalışmış olan tüm arkadaşlara ve tabi ki her türlü zorluğa karşı özveriyle çalışan ekip arkadaşlarıma da kocaman teşekkürler…
* Bilgisayar Gazetesi'nin 200. sayısında "görüYORUM" adlı köşemde yayınlanmıştır.
4 Ağustos 2011 Perşembe
Portfolyo Seçimi
Fotoğraf Dergisi’nin ilk sayısından itibaren “Portfolyo” başlığı altında bir bölümümüz yer alıyor. Portfolyo sayfalarımızda, fotoğraf sanatçısının şimdiye kadar yaptığı başarılı işlerden örnekler vermesini istiyoruz ve kısa bir özgeçmiş ile sizlerle paylaşıyoruz.
Bugünlerde sıkça şu sorularla karşılaşıyorum: “Bu portfolyoları nasıl seçiyorsunuz? Siz mi buluyorsunuz, yoksa size gelen başvuruları mı değerlendiriyorsunuz? Nasıl başvuru yapabiliriz? Kapak fotoğrafını nasıl seçiyorsunuz? Portfolyo sayfalarında ne tür fotoğraflara yer veriyorsunuz?”
Ben de bu sayfamda sizlerden gelen bazı sorulara kısa cevaplar vermek, bu konuya açıklık getirmek istedim.
Portfolyo sayfaları için nasıl başvuruda bulunabilirim?
Eğer çalışmalarınızın portfolyo sayfalarında yer almasını istiyorsanız, yüksek çözünürlükte seçtiğiniz en az 30 fotoğrafı, kısa bir özgeçmişi ve bir portre fotoğrafınızı CD içerisinde dergi adresine ulaştırmanız gerekiyor.
Bu arada bazen portfolyo sayfaları için bizim de davet ettiğimiz sanatçılar oluyor tabi.
Göndereceğimiz portfolyo nasıl fotoğraflardan oluşmalı?
Dergimizdeki portfolyo sayfalarında fotoğrafçının bugüne kadar yaptığı işlerden örnekler vermeye çalışıyoruz. Tek bir konu hakkında hazırlanan projeleri değil, yaptığı çalışmalardan en iyi örnekleri yayınlamak istiyoruz. Tabi bunu yaparken de kendi içerisinde bir bütünlüğünün olmasına özen gösteriyoruz.
Çok güzel bir projem var, portfolyo sayfalarında yer alabilir mi?
Biraz önce dediğim gibi, portfolyo sayfalarında tek bir projeye ayrılmış konulara yer vermiyoruz. Bu projeleri, “Foto-Röportaj” köşemizde kısa bir yazı ile birlikte sunabiliyoruz.
Portfolyo seçimi nasıl yapılıyor?
Portfolyo seçimi, fotoğrafçıların bize gönderdikleri çalışmalar teknik anlamda sorunsuzsa, yazı işleri toplantılarında değerlendiriliyor. Bazen tek tek, bazen topluca bakılıyor. Onay ve değerlendirme süreci en az birkaç hafta oluyor.
Portfolyo seçiminde ne tür fotoğraflar arıyorsunuz?
Esasında aradığımız tek bir tarz vs yok. Sadece bazı kriterlerimiz var. Fotoğraf Dergisi’nde bugüne kadar çıkan portfolyolara bakacak olursanız; manzara, doğa, portre, belgesel, moda, gezi, stil life, dijital art, soyut, çağdaş ve bunun gibi onlarca farklı tarzda fotoğrafın yayınlandığını göreceksiniz.
Yani her türlü fotoğrafı yayınlıyor musunuz?
Öncelikle yayınlanacak fotoğrafların teknik anlamda kabul edilebilir olması gerekiyor. Ondan sonra siyasi, dini ve ideolojik konularda kanunların ve meslek yayın ilkelerinin izin verdiği ölçülerde olması gerekiyor. Çünkü tarafsız bir yayın organı olarak hiçbir siyasi ve dini kesimi temsil etmiyoruz.
Nü fotoğraflarla ilgili de bazı notlar aktarmak isterim. Dergimiz tüm Türkiye’de satışı bulunan, ayrıca iPad, iPhone gibi medyalardan okunabilen bir yayındır. Bunun dışında abonelerimiz, web sayfalarımızın takipçileri vardır. 17 yıldır okuyucularımızdan gelen geri dönüşler sonucunda belli bir ölçüyü geçen nü fotoğrafları yayınlamıyoruz. Bu bizim tercihimizdir.
Bu konuda zaman zaman bazı eleştiriler de alıyoruz. Israrla portfolyolarında çizgi dışı ya da müstehcen sayılabilecek nü fotoğrafları yayınlatmak isteyenler, konuyu bazen başka noktalara taşımak istiyorlar.
Ancak belli bir çizgimiz olduğunu ve biraz önce söylediğim gibi hiçbir siyasi ve dini kesimi temsil etmediğimizi tekrar hatırlatmak istiyorum.
Yayınlanabilir onayı alan portfolyolar ne zaman dergide çıkıyor?
Tahmin edersiniz ki bazen çok sayıda portfolyo başvurusu olabiliyor. Fotoğraf Dergisi iki ayda bir yayınlandığı için onay almış hiçbir fotoğrafçıya şu sayıda yüzde yüz yayınlanabilir gibi bir söz veremiyoruz. Yayınlanabilir onayı alan bazı çalışmalar bir sayı, bazıları 2-3 sayı bekleyebiliyor. Bazen yayınlanan makaleler, dosya konuları da göz önüne alınarak bu tarihler değişebiliyor.
Kapak fotoğrafı nasıl seçiliyor?
Kapak fotoğrafı bir dergi için en önemli yerdir. Dergimizin kapak fotoğrafını o sayıda yer alan portfolyo sanatçısından seçmeye özen gösteriyoruz. Kapak fotoğrafı dikkat çekmeli, anlaşılır olmalı, ama hepsinden önemlisi dik kadraj olmalı!
Umarım verdiğim bilgiler başlangıç aşamasında yeterli olmuştur. Bir sonraki sayıda buluşuncaya dek sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Bugünlerde sıkça şu sorularla karşılaşıyorum: “Bu portfolyoları nasıl seçiyorsunuz? Siz mi buluyorsunuz, yoksa size gelen başvuruları mı değerlendiriyorsunuz? Nasıl başvuru yapabiliriz? Kapak fotoğrafını nasıl seçiyorsunuz? Portfolyo sayfalarında ne tür fotoğraflara yer veriyorsunuz?”
Ben de bu sayfamda sizlerden gelen bazı sorulara kısa cevaplar vermek, bu konuya açıklık getirmek istedim.
Portfolyo sayfaları için nasıl başvuruda bulunabilirim?
Eğer çalışmalarınızın portfolyo sayfalarında yer almasını istiyorsanız, yüksek çözünürlükte seçtiğiniz en az 30 fotoğrafı, kısa bir özgeçmişi ve bir portre fotoğrafınızı CD içerisinde dergi adresine ulaştırmanız gerekiyor.
Bu arada bazen portfolyo sayfaları için bizim de davet ettiğimiz sanatçılar oluyor tabi.
Göndereceğimiz portfolyo nasıl fotoğraflardan oluşmalı?
Dergimizdeki portfolyo sayfalarında fotoğrafçının bugüne kadar yaptığı işlerden örnekler vermeye çalışıyoruz. Tek bir konu hakkında hazırlanan projeleri değil, yaptığı çalışmalardan en iyi örnekleri yayınlamak istiyoruz. Tabi bunu yaparken de kendi içerisinde bir bütünlüğünün olmasına özen gösteriyoruz.
Çok güzel bir projem var, portfolyo sayfalarında yer alabilir mi?
Biraz önce dediğim gibi, portfolyo sayfalarında tek bir projeye ayrılmış konulara yer vermiyoruz. Bu projeleri, “Foto-Röportaj” köşemizde kısa bir yazı ile birlikte sunabiliyoruz.
Portfolyo seçimi nasıl yapılıyor?
Portfolyo seçimi, fotoğrafçıların bize gönderdikleri çalışmalar teknik anlamda sorunsuzsa, yazı işleri toplantılarında değerlendiriliyor. Bazen tek tek, bazen topluca bakılıyor. Onay ve değerlendirme süreci en az birkaç hafta oluyor.
Portfolyo seçiminde ne tür fotoğraflar arıyorsunuz?
Esasında aradığımız tek bir tarz vs yok. Sadece bazı kriterlerimiz var. Fotoğraf Dergisi’nde bugüne kadar çıkan portfolyolara bakacak olursanız; manzara, doğa, portre, belgesel, moda, gezi, stil life, dijital art, soyut, çağdaş ve bunun gibi onlarca farklı tarzda fotoğrafın yayınlandığını göreceksiniz.
Yani her türlü fotoğrafı yayınlıyor musunuz?
Öncelikle yayınlanacak fotoğrafların teknik anlamda kabul edilebilir olması gerekiyor. Ondan sonra siyasi, dini ve ideolojik konularda kanunların ve meslek yayın ilkelerinin izin verdiği ölçülerde olması gerekiyor. Çünkü tarafsız bir yayın organı olarak hiçbir siyasi ve dini kesimi temsil etmiyoruz.
Nü fotoğraflarla ilgili de bazı notlar aktarmak isterim. Dergimiz tüm Türkiye’de satışı bulunan, ayrıca iPad, iPhone gibi medyalardan okunabilen bir yayındır. Bunun dışında abonelerimiz, web sayfalarımızın takipçileri vardır. 17 yıldır okuyucularımızdan gelen geri dönüşler sonucunda belli bir ölçüyü geçen nü fotoğrafları yayınlamıyoruz. Bu bizim tercihimizdir.
Bu konuda zaman zaman bazı eleştiriler de alıyoruz. Israrla portfolyolarında çizgi dışı ya da müstehcen sayılabilecek nü fotoğrafları yayınlatmak isteyenler, konuyu bazen başka noktalara taşımak istiyorlar.
Ancak belli bir çizgimiz olduğunu ve biraz önce söylediğim gibi hiçbir siyasi ve dini kesimi temsil etmediğimizi tekrar hatırlatmak istiyorum.
Yayınlanabilir onayı alan portfolyolar ne zaman dergide çıkıyor?
Tahmin edersiniz ki bazen çok sayıda portfolyo başvurusu olabiliyor. Fotoğraf Dergisi iki ayda bir yayınlandığı için onay almış hiçbir fotoğrafçıya şu sayıda yüzde yüz yayınlanabilir gibi bir söz veremiyoruz. Yayınlanabilir onayı alan bazı çalışmalar bir sayı, bazıları 2-3 sayı bekleyebiliyor. Bazen yayınlanan makaleler, dosya konuları da göz önüne alınarak bu tarihler değişebiliyor.
Kapak fotoğrafı nasıl seçiliyor?
Kapak fotoğrafı bir dergi için en önemli yerdir. Dergimizin kapak fotoğrafını o sayıda yer alan portfolyo sanatçısından seçmeye özen gösteriyoruz. Kapak fotoğrafı dikkat çekmeli, anlaşılır olmalı, ama hepsinden önemlisi dik kadraj olmalı!
Umarım verdiğim bilgiler başlangıç aşamasında yeterli olmuştur. Bir sonraki sayıda buluşuncaya dek sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)