Özellikle son birkaç aydır Kodak’ın iflası ile ilgili pek çok haber görmüş olabilirsiniz. Bu haberlerde eğri doğru pek çok yorum da görebilirsiniz. Ben de bir yazı yazmak istedim, ama bu yazımda “Kodak neden iflas ediyor?” açıklamasını bulamayacaksınız. Sizlere Kodak’ın kurucusu George Eastman’dan bahsedeceğim.
Zor bir hayat mücadelesi
George Eastman’ın Kodak markasını yaratması ve belli bir noktaya getirmesi hiçbir zaman tesadüfler sonucu olmadı. Günümüzün akademik standartlarına göre "özel bir yeteneği olmayan", liseyi yarıda bırakmış biriydi. Fakirdi, ama genç bir adam olarak, dul annesinin ve biri özürlü iki kız kardeşinin geçimini sağlama sorumluluğunu üstlendi. Kariyerine, 14 yaşında bir sigorta şirketinde ofis boy olarak başladı ve daha sonra yerel bir bankada muhasebeci olarak çalıştı. Adı George Eastman'dı ve finansal güçlükleri yenme yeteneği, organizasyon ve yönetim kabiliyeti ve keskin ve yaratıcı zekası, 20'li yaşlarının ortasında başarılı bir işadamı olmasını ve Eastman Kodak Company'yi Amerikan sektörünün ön planına taşımasını sağladı. Ancak çokuluslu bir şirket kurmak ve memleketin en önemli sanayicilerinden biri haline gelmek, kendini adama ve fedakarlık gerektirmekteydi. Bu, kolay değildi.
Eastman
24'üne geldiğinde, Santo Domingo'ya tatile gitme planları yaptı. Bir iş
arkadaşı yolculuğu kaydetmesini önerince Eastman, ıslak plaka günlerinde
bulunan tam teçhizatlı bir fotoğraf seti satın aldı. Fotoğraf
makinesi bir mikrodalga fırın büyüklüğündeydi ve ağır bir tripod gerektiriyordu.
Ayrıca, pozlamadan önce cam plakalara emülsiyon sürebilmek ve dolu plakaları
banyo edebilmek için bir çadır taşıdı. Çadırda kimyasallar maddeler, sırlı
depolar, bir ağır plaka tutucu ve bir sürahi su bulunuyordu. Kendi deyimiyle,
tüm teçhizat "bir beygir yükü"
kadardı. Fotoğraf çekmek için makineyi nasıl kullanacağını öğrenmek 5 dolara
mal oldu.
Eastman,
Santo Domingo tatilini yapmadı. Ancak, kendini tamamen fotoğraf işine verdi ve
karmaşık işlemleri basitleştirmeye çalıştı. İngiliz
dergilerinde, fotoğrafçıların kendi jelatin emülsiyonlarını yaptıklarını okudu.
Bu emülsiyonla kaplanan plakalar, kuruduktan sonra hassas kalıyor ve acele
etmeye gerek olmadan pozlanabiliyordu. Eastman, bir İngiliz gazetesinden alınan
formülü kullanarak jelatin emülsiyon yapmaya başladı. Gündüz bankada çalışıyor,
geceleri annesinin mutfağında deney yapıyordu.
İleri görüş
Eastman, üç yıl süren fotoğraf deneylerinden sonra işe yarayan bir formül buldu. 1880 yılına gelindiğinde, sadece bir kuru plaka formülü bulmakla kalmamış aynı zamanda çok sayıda plaka hazırlayan bir makinenin patentini de almıştı. Diğer fotoğrafçılara satmak üzere kuru plaka yapma fırsatını çabuk fark etti.
Eastman,
Nisan 1880'de, Rochester'daki State Caddesi'nde bir binanın üçüncü katını
kiralayarak satmak üzere kuru plakalar üretmeye başladı. İlk satın aldığı
şeylerden biri 125 dolarlık, ikinci el bir motor oldu.
O
günleri hatırladığında "Sadece bir
beygir gücüne ihtiyacım vardı" demekteydi. "Satın aldığım motor iki beygir gücündeydi, ama belki iş bunu
kullanacak kadar büyür diye düşündüm. Denemeye değerdi, dolayısıyla
yaptım."
Genç
şirketi büyürken, bayilerin elindeki kuru plakalar bozulunca en az bir kez
iflasla yüz yüze geldi. Eastman bunları geri alarak, iyi durumdaki ürünlerle
değiştirdi. "Bu plakaları tazmin
etmek son paramızı da tüketti" dedi. "Ancak elimizde kalan daha önemliydi, itibar."
Daha sonrasında "Yaptığımızın sadece kuru plakalar olmadığı,
aynı zamanda fotoğrafı günlük bir uğraş haline getirdiğimiz fikri yavaş yavaş
oluştu" dedi. Ya da kısaca anlattığı şekliyle "fotoğraf makinesini kurşun kalem kadar pratik hale getirmek."
Kurşun kalem kadar pratik
Eastman'ın deneyleri, bir aydınlatıcı ve camdan daha esnek bir desteğin kullanımına yönelmişti. İlk yaklaşımı, fotoğraf emülsiyonunu bir kağıda sürmek ve kağıdı bir rulo tutucuya yüklemek idi. Tutucu, profesyonel fotoğraf makinelerindeki cam plaka tutucuların yerine kullanılıyordu.
1885'teki ilk film reklamları "hem dış mekan hem de stüdyo çalışmaları için cam kuru plakaların yerine geçecek, ekonomik, kullanışlı, yeni ve hassas bir filmin yakın zamanda piyasaya sürüleceğini" ifade ediyordu.
Rulo tutucular kullanan bu fotoğrafçılık sistemi kısa sürede başarılı oldu. Ancak, kağıt greni fotoğrafta görünebileceği için emülsiyon için tümüyle yeterli bir taşıyıcı değildi. Eastman'ın çözümü, kağıdı önce basit ve çözülebilir bir jelatin tabakasıyla, ardından çözülmeyen ve ışığa duyarlı bir jelatin tabakasıyla kaplamak oldu. Pozlama ve banyonun ardından, görüntüyü taşıyan jelatin kağıttan sıyrılıyor, temiz bir jelatin yaprağına aktarılıyor ve kolodyon -sert ve esnek bir tabaka oluşturan bir selüloz solüsyonu- ile cilalanıyordu. Eastman, şeffaf rulo film ve rulo tutucuyu mükemmelleştirdikçe, işinin yönünü tamamen değiştirdi ve amatör fotoğrafçılıktaki başarısının dayandığı temelleri kurdu.
Daha sonra şunları söyledi: "Film fotoğrafçılığına başladığımızda, cam plaka kullanan herkesin filmleri almasını bekliyorduk. Ancak bunu yapanların sayısının oldukça az olduğunu gördük. Daha fazla iş yapabilmek için genel halka ulaşmamız gerekiyordu."
Sadece fotoğraf değil!
Eastman, 14 Mart 1932'de, 77 yaşında öldü. Ölümünün ardından New York Times'taki bir başyazıda "Eastman modern dünyanın eğitiminde etkileyici bir faktördür" sözleri yer almıştır. "İnsan ırkına yaptığı büyük bağışların karşılığında aldıklarını, cömertçe onların iyiliği için harcamıştır; müziği teşvik etmek, ilim için gelir sağlamak, araştırma ve öğretim alanında bilimi desteklemek, sağlığı desteklemeye ve insan hastalıklarını azaltmaya çalışmak, en aşağıdakilere ışığa doğru mücadelelerinde yardımcı olmak, kendi şehrini bir sanat merkezi haline getirmek ve kendi ülkesini dünyanın gözlerinde yüceltmek."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder