18 Ocak 2012 Çarşamba

Rauf Denktaş Bir Fotoğraf Gönüllüsüydü

2003 yılının Mayıs ayıydı, Yakın Doğu Üniversitesi’nin üçüncüsünü düzenlediği Uluslararası Fotoğraf Günleri için Kıbrıs’taydık. Daha önceden de kendisi ile fotoğrafla ilgili sohbet etme imkanı bulduğum Rauf Denktaş’tan bir söyleşi yapmak için randevu aldık ve bir Cumartesi sabahı kendisini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ziyaret ettik.
                Ömer Serkan Bakır, Rauf Denktaş, Şerif Antepli

Benim üzerimde kısa kollu bir gömlek vardı ve o sabah tıraş olamamış, hafif kirli sakalımla biraz da rahatsız olmuştum bu duruma… Kısa bir beklemeden sonra Rauf Denktaş geldi, her zamanki gülümsemesi ve cana yakın haliyle. İlk cümleleri aç mısınız oldu? Sonra “rahat edin çocuklar” diyerek bizi odasına götürdü. Onun da üzerinde mavi kısa kollu bir tişört vardı. Bir iki dakika süren resmiyet havası anında yok oldu. Biraz yorgun gözüküyordu. Gerek iç gerekse de dış siyaset sahnesinde sıkıntılı ve yoğun bir gündem içerisinde bizi kabul etmişti. Bizi kabulünün bir önceki günü Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti ile koşturmalı bir gün yaşadığından bahsetti. Bunun üzerine sohbetimizde siyaset değil, sadece fotoğraftan bahsedeceğiz dediğimde, gülümseyerek “iyi edersiniz” dedi.

Rauf Denktaş: “Öncelikle kendim için fotoğraf çekiyorum”

Fotoğrafla 10 yaşında babasının doğum günü hediyesi olarak aldığı fotoğraf makinesi ile başladığını anlatan Denktaş, daha sonraları pek çok farklı fotoğraf makinesi kullandığından bahsetmişti. 2003 yılında yaptığımız bu söyleşi sırasında da dijital fotoğraf makinelerini merak ettiğini ve tecrübe etmek için bir tane aldığını söylemişti. Dijital fotoğrafçılıkta bilgisayar süreci de işin içine giriyor derken, bunlarla uğraşmanın kendisine zevk verdiğini ve dinlendirdiğini de ekliyordu.

Oldukça esprili bir kişi olan Rauf Denktaş sohbetimizde ilginç pek çok anısını da bizlerle paylaşmıştı. Bunlardan birini kendisi şöyle anlatmıştı: “1977 yılında Makarios’la görüşmemizde izin isteyip fotoğrafını çektim. Çok memnun oldu. Ama dört ay sonra öldü. Aradan yıllar geçti, New York’ta bir toplantıda Vasiliu’yla bir araya geldik. Yine aynı makineyle fotoğrafını çektim ve söz arasında dedim ki: “Bu makineyle Makarios’un fotoğrafını çekmiştim, 4 ay sonra öldü.” Ben bunu söyledikten sonra Vasiliu şok oldu, çok bozuldu. Ama ben bunu kötü anlamda söylememiştim. “Makinede bir hikmet yok, adamın öleceği varmış, öldü” dedim. Bunun üzerine güldü. Ama eminim ki o dört ayı zor geçirdi.”

Devlet adamlığı, renkli, alçak gönüllü kişiliği ve yaşadığı en zor süreçlerde bile karamsarlığa kapılmaması ile örnek bir kişilik olan Rauf Denktaş, bir fotoğraf gönüllüsü olarak da her zaman hatırlanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder